1 Haziran 2012 Cuma

Sukunet,sabır

Niçin olayların içindeki hikmeti sükunet halinde anlamaya çalışmalıyız?
“Konuşarak dostu düşmana kesmek, hem edebe sığmaz hem de dostluğa yakışmaz.” Gerçek dost, Allah’tır. İlahi takdire karşı çıkıp sağda solda insanlara dert yanmak, şikayet etmek, dostu düşmana kesmek olur. Bu durum elbette edebe aykırıdır, dostluğa da hiç yakışmaz.
Susup sabırla ...beklediğimiz takdirde merak ettiğimiz bir olayın iç yüzü, dolayısıyla da manevi boyutu bizlere çok daha çabuk açılır.
Hikaye
(Mesnevi, c. III, 1842)
“Lokman tertemiz ve nur yüzlü Hz. Davud’un yanına gitmiş, onun demirden halkalar yaptığını görmüştü.
O yüce padişah, yaptığı çelikten halkaları birbirine takıyordu.
Lokman, zırh yapma sanatını hiç görmemişti. Bu işe şaştı kaldı. Vesveseleri de arttıkça arttı.
‘Acaba bu neye yarar? Kat kat halkalarla ne yapıyor? Kendisine sorsam mı?’ diye hatırından geçiriyordu. Sonra kendi kendine, ‘Sabredip sormamak daha iyidir’ dedi. Çünkü susup sabretmek, insanı arzu ve maksuduna çok daha çabuk ulaştıran bir kılavuzdur. Bir şeyi sormayınca, o şey sana daha çabuk açılır. Sabır kuşu, bütün kuşlardan daha hayırlı ve hızlı uçar.
Eğer sorarsan, isteğin daha geç hasıl olur. Çok kolay bir şey, senin sabırsızlığın yüzünden zorlaşır.
Lokman bir zaman sustu ve seyretti. Hz. Davud da işini bitirdi. Sonra da yaptığı zırhı sabırla bekleyen Lokman’ın karşısında giydi.
‘Yiğidim, bu zırh, insanı savaşta yaralanmaktan koruyan bir elbisedir’ dedi.”
Şunu kabul etmeliyiz ki hepimiz merak ettiğimiz bir şeyi sorup araştırmakla çok daha çabuk öğreneceğimizi düşünürüz. İşin dünyevi ve zahiri yönü öyle olmakla birlikte, batıni ve manevi yönü hiç de öyle değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder