20 Eylül 2012 Perşembe

EY YOLCU

Ey Yolcu,
Yaşadığın anın farkında ol.
Çünkü farkında olursan yolda aklını şeytan çelemez. Yaptığın işin, attığın adımın muhasebesini yap ki nefsinin esiri olma.

Ey Yolcu,
Zikirde sayıya riayet et.
Çünkü bu yolun yolcusu ALLAH'ı üç gün anmasa kalbi hastalanır, derdi dermansızlaşır. ALLAH'ı anmaya gafletsiz ve ara vermeden devam edersen kalbin mutmain olan kalplerden olur.

Ey Yolcu,
Kalbinin hallerini bil. (Vukuf-ı Kalbi)
Bil ki kalp ikidir. Biri kalbi hayvani, biri kalbi insanidir. Biri bir et parçası, diğeri iki dünya mutluluğunun anahtarıdır.

Ey Yolcu,
Dikkatini kendi adımlarına yönelt. (Nazar Ber Kadem)
Bırak başkası koşsun, öteki geride kalsın. Ko yolun kenarında oturanlar otursun. Ko yoldan çıkanlar gitsin, dilediği yere. Sen adımlarını sabit, yürüyüşünü kavi kıl.
Başkası laf ile güzaf.

Ey Yolcu,
Her an ALLAH'ın huzurunda olduğunu bil. (Huş Der Dem)
Kalbin yeni doğmuş bir bebek gibidir. Ona ne öğretirsen onu öğrenir. ALLAH'ı zikri öğret kalbine ki hep O'nunla olasın. Yolda hep O'nu an ki yolun sonunda selamete O eriştirsin seni.

Ey Yolcu,
Kötülükten iyiliğe doğru yolculuk halinde ol.
Tevbeyi dilinden kalbine indir ki kötülük sen gördüğünde yönünü değiştirsin. İyilik uzaktaysa da gelsin bulsun seni.

Ey Yolcu,
Halk içindeHAK ile ol.
Çarşıda , pazarda, evde sokakta her dem her an ALLAH'ı zikirle meşgul olsun.

Ey Yolcu,
Her an ALLAH'ı hatırla.
Çünkü ALLAHı anmazsan kalbine onun nuru değil, şeytanın isi, kurumu gelir.

Ey Yolcu,
Maksadın ALLAH ve onun rızası olsun.
Çünkü niyetin hayr olursa akıbetin de hayr olur. Ve dersen ki
"Yarabbi, isteğim sensin, maksadım da senin rızandır"
Dilinin bağı çözülür, kalbinin kiri dökülür.

Ey Yolcu,
Kalbini masivadan koru.
Eğer kalbini yabancı şeylerin istilasına açık tutarsan yürüdüğün yolu bir manası kalmaz.

Ey Yolcu,
Her anALLAHın seni gördüğünü bil.
Çünkü ancak böyle olursa yoldan geri dönülmez. Çünkü geri dönenler yoldayken geri dönenlerdir. Kavuşanlar geri dönmez. Ve denilmiştir ki
"Ölen hayvan imiş aşıklar ölmez."

16 Eylül 2012 Pazar

İÇSEL GÜÇLER

) - "Baktım ki herkes bir şeyi dost ediniyor, ona gönül verip bağlanıyor. Ancak bunlardan hemen hepsi insanı yarı yolda bırakıyor. Ben ise, beni hiç bırakmayacak, ölümden sonra bile benimle gelecek şeyleri aradım. Ve dost olarak iyilikleri seçtim kendime. Ki onlar sonsuz bir yükselme yolculuğuna çıkmış insanoğlunun hiç tükenmeyecek azığı ve en gerçek dostlarıdır.

2) - "Baktım ki, insanların bir çoğu geçici dünya değerlerine dört elle sarılmış onları koruyor, kasalarda saklıyor, kaybolmaması için her çareye başvuruyor. Kimi zenginliğine, kimi güzelliğine, kimi ününe tutunmuş sımsıkı, onları elden çıkarmamak için çırpınıp duruyor. Oysa ben varlığımı ve bütün isteklerimi HAYAT ARKADAŞIMLA, YOL ARKADAŞIMLA, AİLEMLE PAYLAŞIP, gönlümü ÖNCELİKLE ONLARIN VE AYNI ZAMANDA TÜM CANLILARIN sevgisine açtım."

3) - "İnsanların üstün olmak için birbirleriyle yarıştıklarını gördüm. Ancak bir çoğu üstünlüğü yanlış yerlerde arıyor ve birbirinin üstüne basarak yükselmek istiyordu. Bunun üzerine üstünlüğü geçici dünya değerlerinde değil, akıl ve ahlakça yükselmekte, kötülüklerin her çeşidinden el etek çekip, iyiliklere vasıta olmakta aradım."

4) - "Yine baktım ki, insanlar sabahtan akşama birbirleriyle uğraşıyor, boş yere hayatı zehir ediyorlar kendilerine. Bütün bunların benlik, bencillik ve çekememezlikten ileri geldiğini gördüm. Ve gönlümü bu kirlerden arıtarak, herkesle dost olup, huzur ve güven içinde yaşamanın yolunu buldum."

5) - "Nedense herkes hatasının sebebini hep dışta arıyor ve başkalarını suçlamak yoluna sapıyordu. Böylece suçlarının örtüsü altına saklanıyordu. Oysa insanın başına ne geliyorsa kendi yüzünden ve kendi eliyle geliyordu. Bunun bilip yalnız kendimle cenge girerek, nefsimin iradesine uymamaya ve vesvese verenin ağına düşmemeye çalıştım."

6) - "Baktım ki insanlar su bir lokma ekmek ve dünya geçimi için helal haram demeden, her türlü hakkı çiğnemekten çekinmiyorlar. Hem başkalarının hakkını alıp onları yoksul bırakmakla, hem de bu haksızlığın azabını ağır bir yük gibi vicdanlarında taşımakla iki kere kötülük etmiş oluyorlar. Oysa doğru yaşanıldığında ve hakça bölüşüldüğünde dünya nimetleri insanlara yeter de artardı bile.

7) - "Yedinci olarak şunu gördüm ki, insanlar bir şeye dayanmak ve güvenmek ihtiyacındadırlar. Kimi zenginliğine, kimi güzelliğine. . . Bunların hepsi de bir süre sonra yıkılacak eğreti desteklerdir. Ben ise yalnız KENDİ İÇSEL GÜCÜME GÜVENİP İSTEKLERİMİ, HEDEFLERİMİ ELDE ETMEK İÇİN EYLEME GEÇMEYİ SEÇTİM. TÜM İSTEKLERİMİ, HEDEFLERİMİ ELDE ETMEK İÇİN GEREKLİ HER TÜRLÜ İÇSEL GÜCE SAHİP OLDUĞUMU ÖĞRENDİM. HAYATTA MÜMKÜN OLAN BİRŞEYİN, BENİM İÇİN DE MÜMKÜN OLDUĞUNU ÖĞRENDİM. Ve bunun karşılığı sonsuz bir güven oldu.

8) - İÇSEL GÜCÜN; EYLEME GEÇMEKTE ISRARLI OLMAK DEMEK OLDUĞUNU ÖĞRENDİM. BİRŞEYLER YAPTIĞIM HER ANDA, HER YAPTIĞIMDAN BİRŞEYLER ÖĞRENDİĞİMİ, BİR DAHAKİ SEFERE DAHA İYİ YAPMANIN BİR YOLUNU BULDUĞUMU FARKETTİM.

9) - HERKESİN HERTÜRLÜ DAVRANIŞTA BULUNABİLECEĞİNİ ÖĞRENDİM. BUNA SAYGI DUYMAM GEREKTİĞİNİ, KABULLENMEM GEREKTİĞİNİ ÖĞRENDİM. SAYGI DUYMAYIP, KABULLENMEDİĞİMDE KENDİ KENDİMİ YİYİP BİTİRECEĞİMİ ÖĞRENDİM. İNSANLARIN HAYAT GÖRÜŞLERİNE SAYGI DUYMAM GEREKTİĞİNİ ÖĞRENDİM.

10) - HİÇ KİMSEDEN BİR BEKLENTİYLE BİR EYLEMDE BULUNMAMAM GEREKTİĞİNİ ÖĞRENDİM. O EYLEMİ SADECE YAPMAM GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜM İÇİN YAPMAM GEREKTİĞİNİ ÖĞRENDİM. BÖYLE YAPTIĞIMDA YAPTIĞIM TAKTİR EDİLDİĞİNDE MUTLU OLACAĞIMI, EDİLMEDİĞİNDEYSE MUTSUZ OLMAYACAĞIMI ÖĞRENDİM.

11) - ÖNCELİKLE İNSAN OLDUĞUMU, GÜCÜMÜN SINIRLARI OLDUĞUNU, ANCAK ELİMDEN GELENİN EN İYİSİNİ YAPMAM GEREKTİĞİNİ ÖĞRENDİM.

12) - HAYATTA MÜMKÜN OLAN ŞEYLERLE İLGİLİ OLARAK VAZGEÇMEMEM GEREKTİĞİNİ, VAZGEÇMEDİĞİMDE BAŞARISIZ OLMAYACAĞIMI ÖĞRENDİM. BAŞARISIZLIK OLARAK NİTELENDİRDİĞİM ŞEYLERİN ASLINDA BENİ GÜÇLENDİREN HARİKA DENEYİMLER OLDUĞUNU ÖĞRENDİM.

13) - PROBLEMLERİ SIKINTILI BİR ŞEY OLARAK GÖRMEK YERİNE, O PROBLEMİN BENİM İÇİN MÜKEMMEL OLAN YANININ NE OLACAĞINI DÜŞÜNMEMİN, BU SÜREÇTE BENİ KÖTÜ HİSSETTİRMEK YERİNE MOTİVE ETTİĞİNİ ÖĞRENDİM. "MERAK EDİYORUM BU PROBLEMDEN BEN NE ÖĞRENECEĞİM?" DİYE DÜŞÜNDÜĞÜMDE KÖTÜ DEĞİL, HARİKA HİSSEDİYORUM.
BU PROBLEMİN GÜZEL OLAN YANI NEDİR?

14) - ŞU AN BULUNDUĞUM DURUMDA, YILLAR ÖNCE VERDİĞİM KARARLARIM SONUCUNDA OLDUĞUMU, GELECEKTE BULUNACAĞIM DURUMA DA YİNE ŞU ANDAN İTİBAREN VERCEĞİM KARALARIM SONUCUNDA GELECEĞİMİ ÖĞRENDİM.
KARAR VERDİĞİMİZ ANLARIN, GELECEĞİMİZİN ŞEKİLLENDİĞİ ANLAR OLDUĞUNU ÖĞRENDİM.
YAŞAMIMI DEĞİŞTİRMENİN EN DOĞRU YOLUNUN, GERÇEK BİR KARAR VERMEK OLDUĞUNU ÖĞRENDİM.

15) - GÜNÜMÜZDE ÇOK POPÜLER OLAN "OLUMLU DÜŞÜNMENİN" TEK BAŞINA YAŞAMIMI DEĞİŞTİRMEYE YETMEDİĞİNİ, AKLIMI KULLANIP, EYLEME GEÇMEM GEREKTİĞİNİ ÖĞRENDİM.

16) - HEMEN HEMEN HİÇBİR SORUNUN KALICI OLMADIĞINI, TÜM YAŞAMIMI ETKİLEYEMEYECEĞİNİ,YOĞUN, OLUMLU,YAPICI EYLEMLERİ SÜRDÜRDÜĞÜMDE, SORUNLARIMIN ÇÖZÜLDÜĞÜNÜ YA DA ÇOK HAFİFLEDİĞİNİ ÖĞRENDİM.

17) - AMAÇLARIMIN PEŞİNDE GİDERKEN, SABIRLA VE ESNEKLİK DUYGUSUNU KAYBETMEDEN YOĞUN VE SÜREKLİ EYLEMDE BULUNUR VE "ÇÖZÜM YOKTUR" DÜŞÜNCESİNİ BİR KENARA BIRAKIRSAM, ENİNDE SONUNDA İSTEDİĞİMİ ELDE EDECEĞİMİ ÖĞRENDİM.

18) - BİRLİKTE OLDUĞU İNSANI HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATAN HİÇ KİMSE İÇİN ÜZÜLMEYE, KIRILMAYA, AĞLAMAYA YA DA İNTİHAR ETMEYE GEREK OLMADIĞINI, HAYATIN DAİMA YAŞAMAYA DEĞER OLDUĞUNU, DAİMA SAYGI DUYULACAK VE SEVİLECEK BİRŞEYLER BULUNACAĞINI ÖĞRENDİM.

19) - BAŞARININ İYİ BİR YARGININ SONUCU,
İYİ BİR YARGININ, DENEYİMİN BİR SONUCU VE,
DENEYİMİN GENELLİKLE KÖTÜ BİR YARGININ SONUCU OLDUĞUNU ÖĞRENDİM.

20) - NEREYE ODAKLANIRSAM, ORAYA DOĞRU HARAKET EDECEĞİMİN GERÇEK OLDUĞUNU, EN ÇOK NEYİ DÜŞÜNÜRSEM, O KONUDA DENEYİM KAZANACAĞIMI ÖĞRENDİM.

21) - ŞU SORULARIN BENİ GÜÇLENDİRDİĞİNİ VE HARİKA HİSSETTİRDİĞİNİ ÖĞRENDİM:
A.ŞU AN HAYATIMDA BENİ MUTLU KILAN, HEYECANLANDIRAN, GURURLANDIRAN, MİNNETTAR KILAN, HOŞUMA GİDEN, ADANMIŞLIĞIMI SAĞLAYAN, SEVDİKLERİM, BENİ SEVENLER, BENİ SEVDİREN ŞEYLER NELER VE KİMLERDİR?
B.BUGÜN İNSANLIĞA, DÜNYAYA NE VERDİM?
C.BUGÜN NE ÖĞRENDİM?
D.YAŞAM KALİTEMİ NASIL ARTIRDIM?
E.BU GÜN MADDİ MANEVİ NE YATIRIM YAPTIM?
F.YATIRIMIMI GELECEK İÇİN NASIL KULLANABİLİRİM?

22) - GERÇEK GÜCÜMÜ ORTAYA ÇIKARACAK SIRRIN, BENDE YETERİ KADAR HEYECAN YARATACAK, BENİM GERÇEK YARATICILIĞIMI ORTAYA ÇIKARACAK VE TUTKUMU ATEŞLEYECEK HEDEFLER TESPİT ETMEM OLDUĞUNU ÖĞRENDİM.

22 Temmuz 2012 Pazar

İkili ilişkiler







İkili İlişkiler.. Beklentilerin Matematiksel Formu…

3
Yayınlanma Tarihi 22 Temmuz 2012 yazar Murat Tali bölüm Sayılar
Ve… Nefes dediğinde hayat bir kadın ile bir erkeği karşı karşıya getirdi. Önce bilgi ile sınandılar, sonra aşk ile sonra sevgi ile sonra kabul ve itimat ile… Böylece yolculuk başladı ve adına ilişki dendi.

Tüm başlangıçların bir tetikleyici unsuru vardır ilişkilerde; Ses, görsellik, bilgi, maddi durum, güç, şefkat, eksikliğini hissettiğimiz duyguyu tamamlaması, cinsellik, mecburiyet, beşik kertmesi, görücü usulü, bir köşede çarpışma ile yerlere dökülen eşyaların toplanması esnasında oluşan elektrik, bir arkadaş önerisi derken liste uzayıp gidiyor. Yani ilişki dediğiniz şey o kadar kolay ve basit başlamıyor. Hele ki bu mutlu bir gelecek hayali taşıyor ise.
Bir de ilişki dediğinizde ne anladığınız da önem teşkil ediyor, insanlar arası ilişki, işletmeler arası ilişki, insan ve doğa arasındaki ilişki, karşı cinsle olan ilişki, kendi hemcinsleri ile olan ilişki, akrabalık ilişkisi, ticari ilişkiler, anne baba ve çocuk ilişkisi, komşuluk ilişkisi ve siyasi erk ile olan kişisel ilişkilerimiz. İlişki dediğimizde hemen aklımıza karşı cins ve onunla girilen aşk oyunları geliyor değil mi?
Şimdi ilişkinin kadın ve erkek arasında şekillenen halini dile getireceğiz. Bir ilişkiye başlarken kriterlerimiz olmaya başlar yaşam tecrübelerimiz ile şekillenmiş. Kimimiz sarışın, esmer, kumral, siyah saçlı, ela gözlü, uzun saçlı, uzun boylu derken şekilcilik dünyasında yol almaya başlıyoruz. Göz görünce gönül kabul ediyor ilişkinin başlangıcını. Dünya genelinde insanların algı şekilleri dikkate alındığında görsellik ilk planda geliyor. Görselliğin tek gerçek olmadığını anlamaya başladığında insan, arayışlar da ortaya çıkıyor…
Düş kırıklıkları ile devam eden veya sonlanan ilişkilerden alınan derslerden sonra eğer kişi gerçekten ne istediğini çözmüşse yeniden tanımlıyor nasıl bir ilişki istediğini, örneğin artık görselliği önemli olmuyor sevgi dolu olması yetiyor. Maço olması cazip gelmiyor, eşlik etmesi birlikte hareket etmesi daha mutlu kılıyor. Onu korumaya alması artık gerekmiyor ve onu kabul edip değer vermesi daha gerçekçi ve kabul edilebilir geliyor. Artık saçlarının rengi, boyunun uzunluğu, saçlarının karalığından öte kendisini ne kadar anlayabildiği ve eşlik edebildiği ön olana çıkıyor.
Bu aşamaya kolay gelinmiyor tabi yaşanmışlıklar, canı yanmalar, candan vazgeçmeler, iç acıtan eksiklikler ve kan kusturan şiddetler sonrasında ortaya çıkan eğilimler neticesinde elimizde kalan veya giden yaşam yoldaşımız…
Ve biten ilişkiler sonrasında yaşananlar, alışkanlıklar yüzünden bırakılamayan kimlikler, atılan bir imza ile ambargo altına alınan hayatlar. Teslim edilemeyen yarınları olan bir yığın bitmiş ilişkiler dünyasında yol alan kişiler ve kişilikler. Adına aldatma denilen diğer tarafın da yeni bir ilişki olarak adlandırdığı gitgeller dünyası. Neden bitmiş ilişkileri atılmış imzalar ile zorla ayakta tutmaya çalışırız çözemem. Kavramsal olarak bakıldığında ailenin kutsiyetinden bahsedilse de aslında bozulan düzenin ve sistemsel işleyen siyasi ve dini boyutları olan bir yönetim sorunu olarak ayakta tutulmaya çalışılan ve tamamen bencilce bir tavırdan öte birşey değil imza ile güvence altına alınan ilişkilerin devamının istenmesi…

İlişkilerin boyutları; kadın için başka çağrışımlarda bulunur erkek için başka!
Kadın, yaşanmışlıkları karşısında duygusal zekası ile karar verebilirken. Erkek, genelde matematiksel düşünüp elinde olan tüm güç ve kanunları kullanarak baskın çıkmaya çalışır. Erkeğin elinde olan adalet sistemi, yargılama ve karar alma süreçleri, din ve din otoritesi olup fikir beyan eden ulema ile daha baskın bir yönetim gösterir ilişkide. Küfür, şiddet, baskı, kapatma, sahip olduğunu düşünme ve kendisini haklı görme dürtüleri ile yüz milyonlarca şiddete maruz kalmış kadın yaratılıyor dünyada.
Erkeğin, erkekliğini sergilediği bu arenada ilişki de erkeğin istediği boyutta şekilleniyor. Aşk ile yola çıktığını söyleyip şiddete dönen bir birliktelikte gerçek anlamda bir aşktan söz edilebilir mi? Seviyorum, çok kıskanıyorum, kendime hakim olamıyorum, onu başkasının görmesine tahammül edemiyorum bahaneleri ile şiddetin boyutunu dayaktan ev hapsine kadar götüren bir birlikteliğin ortasında ilişki nasıl tanımlanabilir ki?
Bir kadın ne ister?
Bir erkek ne ister?
Bir ilişkiden ne beklenmelidir?
Sevme ve sevilme eyleminde kim haklıdır ?
En çok kimin sancısı içe işler aşka düşünce?
Kimin tekelindedir aşk?
Şiddetin her türlüsü kime haktır?
Adalet sadece biten ilişkiyi mi sorgulamalı? Yoksa adalet bir ilişkiyi bir an önce bitirmeli mi?
Şiddet gören kadını evine gönderip aile saadetinin devamını isteyen ve erkeğin adaletine teslim eden sonra gördüğü şiddet ile ölen kadının hakkını hangi adli makam verecek?
Bir ilişkiyi sürdürmeyi adaletin gerekçesi olarak gören ve adalet dağıttığını söyleyen tüm mekanizmalar ölüp giden ve şiddet görüp kimliğini yitiren kadınların diyetini nasıl ödeyecek?
Zorla ilişkiye girdiği çocuk yaşlarındaki kızların diyetini ödetmektense bunu kendi adaleti ile değerlendiren bu zihniyeti kim yargılayıp gerçeği gösterecek.
İlişki nedir? Bir kadının bir erkekle olan sevgisinden doğan birliktelik mi?
İlişki? Bir kadın ile bir kadının kendi dünyalarını var ederek erkeksizleşip birlikte olması mı?
İlişki? Bir erkeğin hayatın anlamını bir başka erkekte bulup kendisini onun kollarına mı teslim etmesidir?
Nedir ilişki? Hayatın en gerçek halleri ile birlikte güzel bir dünya kurmak mıdır?
Bence ilişki, birliktelikte kendini yok edip “O” olmayı tercih etmektir.
İlişki, kabul etmektir.
İlişki, değer vermektir.
İlişki, can yakacağına canına can olmaktır.
İlişki, beklemektir.
İlişki sevmektir.
İlişki, sevgiden öteye geçip nefes olabilmektir sevdiğine.
İlişki, bittiğini anladığın anda bırakıp gidebilmektir.
İlişki, alnına iliştirdiğin kuzey yıldızıdır, yönünü bulmana ve onunla yarınlara varmana yardım eden bir yaşam yoludur.
Sevgi dolu ilişkiler ile Aşk dolu yarınlara…

Beyin ve Kader

Beyin ve Kader PROGRAMLAMA...DUA ve NİYET......
Tam olarak , bütün kelimeleriyle ,her şeyi yaratan,her şeyin sahibi olan ve her şey üzerinde aziz ,hafiz,Şafi , Nur , Fettah ve kahhar olan hazreti Allaha sığınıyorum..
Yüce arşın sahibi olan Rabbim bana YETER..
Bana musallat olan , olmak isteyen ne varsa.., her türlü has...talık , cin , şeytan, sihir, büyü, nazar, haset,ağırlık,sıkıntı,panik,korku vb.ne varsa..hepsi, hemen şimdi, hayatımdan,bedenimden , kaderimden , bir daha geri dönmemek üzere akıp çıkıp gitsin..
Kendimi,sağlığımı , bedenimi,kaderimi,şimdimi,geleceğimi,çoluğumu çocuğumu, ailemi,işimi gücümü, okulumu, geçimimi, beynimi, kalbimi, aklımı, fikrimi,duygu ve düşüncelerimi ,bütün hücrelerimi ve herşeyimi Rabbime emanet ediyorum.O bu emaneti korumaya kafidir.Artık hiç bir şey bana zarar veremez,çok güçlüyüm,gücümü Rabbimden alıyorum.Allahım bana yeter.Allahım bize YETER...

Allahım Alim isminle , ilmimi artır,..Fettah isminle , bütün hayır kapılarını aç..,Şafi isminle şifa ver..,Hafiz isminle muhafaza et...,Latif ve Cemal isimlerinle, Ahlakımı, bedenimi güzelleştir..,Aziz,Ali ve Azim isimlerinle değerimi kalitemi,kıymetimi artır...,NUR isminle karanlıklarımı aydınlat..,Vedud isminle kendi sevgini kalbimde galip kıl..,Sabır isminle dayanıklığımı artır..,Gani,Muğni,Malikel mülk ve Rezzak isimlerinle dünya ve ahiret zengini KıL..,Rahman ve Rahim isimlerinle merhamet et esirge..,Settar isminle, günah ve kötülüklerle arama , geçilmez Perde çek,..Seri ve Müzil isimlerinle, hayrını bolluk ve bereketini acil üzerimize indir..,Mucib isminle dualarımızı kabul et..,Habir ve Basir isminle madde ve mananın,herşeyin hakikatini,hikmetini göster...,Kadir ve Kavi isimlerinle gücümü,kuvvetimi artır..,Aminn..
Rabbimin Gönül diliyle , kendi sesi ile Hakk ve Azametiyle ve Aşk ile ..Kün feyekün , aminn ........................Melikşah

9 Haziran 2012 Cumartesi

İnsan nasılsa sevgisi de öyledir

Sevgi, ruhun en incelikli ve en kapsayıcı edimi olduğundan, ruhun durumunu ve özünü yansıtır; sevgi içindeki insanın nitelikleri ister istemez sevginin kendisine atfedilmelidir. Eğer o birey duyarlı değilse, sevgisi nasıl duygu yüklü olabilir? O kişi derinlikten yoksunsa, sevgisi nasıl derin olabilir? İnsan nasılsa, sevgisi de öyledir.
 

Sevgiyi ne kadar biliyorsunuz

Sevgi sadece, bütünlük duygusu hissetmek için fiziksel duyguların duyumsanması, bir başkasına sahip olma yoğun arzusu değildir. Gerçek sevgi o anda "büyük ödül" olduğu görünen şeyi ele geçirme veya elde etme heyecanı değildir, aslında bu çoğu zaman büyük bir yük olmak ile sonuçlanır. Dışsal bir odak, sizin dışınızda olan sevgi her zaman incinebilirlik duygusu getirir, çünkü ego - arzu bedeni sürekli olarak başkalarından veya bir şeylerden onaylanma arar. Sevgi ne Kendini feda etme ne de mağdur olmaktır, kendini feda etme ve mağdur olmada kendinizin çoğunu verirsiniz, artık kendi kimliğinize sahip olmazsınız. Sevgi etrafınızdakilere size saygısızlık yapma ve suistimal etme fırsatı vermek değildir, onlar sizin kendi değersizlik yansıtmalarınızı kuvvetlendirirler. Sınırlar koymaya ve kendiniz ve başkaları için sevgi, kabullenme ve değerli olma berrak mesajları göndermeye istekli değilseniz, başka birinin size saygı ve sevgiyle davranmasını nasıl bekleyebilirsiniz?
Sevdiklerinizi kaybetme ile ilgili korkunuzla yüzleşmeli ve geçmişin hayal kırıklıklarını ve ihanetlerini salıvermelisiniz, bunlar çoğu zaman yakınlık korkusu veya başkasına söz verme korkusu olarak tezahür eder. Kendinize inanmayı ve güvenmeyi öğrendikçe, başkalarına güven geliştirirsiniz ve diğerleri size inanır ve güvenir, çünkü güven güvene yol açar.

Fedakarlık yapmanın, işkencenin ve ıstırabın sınırlayıcı, felç edici düşünce formları ve fiziksel bedeninizin güzelliğinin ve mükemmelliğinin yadsınması sona ermelidir. Gerçeğiniz olarak kabullendiğiniz veya bir çok geçmiş yaşamda başkalarının size yüklemesine izin verdiğiniz yıkıcı düşünce kalıplarının hepsini yeniden değerlendirme, salıverme veya dönüştürme zamanıdır. Bir an duraklayın ve şu sorulara doğru şekilde yanıt verin: kim olduğunuzu fiziksel bir Varlık olarak mı tanımlıyorsunuz ve sürekli kendini yargılamayla, öncelikle kusurlarınıza mı odaklanıyorsunuz? En sonunda başarısızlığı garanti eden ve çarpıtılmış bakış açınızın onaylanmasını temin eden sürekli devam eden içsel bir savaş yaşarken, alışkanlıkla kendinizi başkalarıyla karşılaştırıyor musunuz? İnsanların büyük çoğunluğu kendisiyle sevgi/nefret ilişkisine sahiptir, bu onları sürekli hayal kırıklığı içinde ve kendilerinin oluşturduğu sefalete gömülü tutar.
Başkalarıyla tatmin edici, sevgi dolu bir ilişki oluşturabilmenizden önce, kendinizi sevmeyi ve saygı duymayı yeniden öğrenmelisiniz. Kendinizle ilgili neyin yanlış olduğu yerine neyin doğru olduğuna odaklanmaya başlamalısınız.

1 Haziran 2012 Cuma

Sukunet,sabır

Niçin olayların içindeki hikmeti sükunet halinde anlamaya çalışmalıyız?
“Konuşarak dostu düşmana kesmek, hem edebe sığmaz hem de dostluğa yakışmaz.” Gerçek dost, Allah’tır. İlahi takdire karşı çıkıp sağda solda insanlara dert yanmak, şikayet etmek, dostu düşmana kesmek olur. Bu durum elbette edebe aykırıdır, dostluğa da hiç yakışmaz.
Susup sabırla ...beklediğimiz takdirde merak ettiğimiz bir olayın iç yüzü, dolayısıyla da manevi boyutu bizlere çok daha çabuk açılır.
Hikaye
(Mesnevi, c. III, 1842)
“Lokman tertemiz ve nur yüzlü Hz. Davud’un yanına gitmiş, onun demirden halkalar yaptığını görmüştü.
O yüce padişah, yaptığı çelikten halkaları birbirine takıyordu.
Lokman, zırh yapma sanatını hiç görmemişti. Bu işe şaştı kaldı. Vesveseleri de arttıkça arttı.
‘Acaba bu neye yarar? Kat kat halkalarla ne yapıyor? Kendisine sorsam mı?’ diye hatırından geçiriyordu. Sonra kendi kendine, ‘Sabredip sormamak daha iyidir’ dedi. Çünkü susup sabretmek, insanı arzu ve maksuduna çok daha çabuk ulaştıran bir kılavuzdur. Bir şeyi sormayınca, o şey sana daha çabuk açılır. Sabır kuşu, bütün kuşlardan daha hayırlı ve hızlı uçar.
Eğer sorarsan, isteğin daha geç hasıl olur. Çok kolay bir şey, senin sabırsızlığın yüzünden zorlaşır.
Lokman bir zaman sustu ve seyretti. Hz. Davud da işini bitirdi. Sonra da yaptığı zırhı sabırla bekleyen Lokman’ın karşısında giydi.
‘Yiğidim, bu zırh, insanı savaşta yaralanmaktan koruyan bir elbisedir’ dedi.”
Şunu kabul etmeliyiz ki hepimiz merak ettiğimiz bir şeyi sorup araştırmakla çok daha çabuk öğreneceğimizi düşünürüz. İşin dünyevi ve zahiri yönü öyle olmakla birlikte, batıni ve manevi yönü hiç de öyle değildir.