16 Şubat 2012 Perşembe

Niçin Burdayız?

Bir zamanlar... Zaman yokken bir Küçük Ruh Tanrı’ya “ne olduğumu biliyorum!” dedi. Tanrı, “Bu müthiş. Neymişsin sen?” dedi. Küçük Ruh “Ben ilahi ışığım.” diye bağırdı.

Tanrı gülümsedi. “Bu doğru! Sen özünde ilahi ışıksın.” dedi.

Küçük Ruh evrende bulunan bütün ruhların anlamaları gereken şeyi anladığı için çok mutluydu. Küçük Ruh “Vay be, bu muhteşem.” dedi

Tez zamanda, ışık olduğunu bilmenin yeterli olmadığını düşündü. Küçük Ruh içinde bir şeylerin kıpırdadığını hissetti. Artık olduğu şey olmak, Işık olmak istiyordu. Böylece Küçük Ruh Tanrı’nın yanına döndü (Bu özlerine dönmek isteyen tüm Ruhlar için iyi bir fikirdir). “Merhaba, Tanrım. Özümde ilahi ışık olduğumu bildiğime göre artık Işık olmamda bir sakınca yoktur, öyle değil mi?” dedi.

Ve Tanrı, “Zaten olduğun şeyi mi olmak istiyorsun? dedi.

“Şey... Ne olduğunu bilmek başka şey, olduğun şey olmaksa bütünüyle bambaşka birşeydir. Işık olmanın nasıl bir his olduğunu hissetmek istiyorum” diye yanıtladı Küçük Ruh.

“Ama sen zaten ışıksın.” diye, gülümseyerek, sözlerini tekrarladı Tanrı.

“Evet, ama nasıl bir duygu olduğunu görmek istiyorum!” diye haykırdı Küçük Ruh. “Peki, sanırım bunu tahmin etmeliydim. Sen hep maceracı bir Ruhtun” dedi Tanrı ince bir gülümsemeyle. Sonra Tanrı’nın ifadesi değişti. “Ama bir sorun var.” dedi. “Nedir?” diye sordu Küçük Ruh.

“Şey... Işıktan başka hiçbirşey yok. Anlıyorsun ya ... Işıktan başka hiçbirşey yaratmadım. Ve Işıktan başka hiçbirşey olmadığı için kendini Işık olarak hissetmen, tecrübe etmen pek kolay olmayacak.”

“Anlayamadım.” dedi Küçük Ruh kafası biraz karışmış olarak.

“Şu şekilde düşün. Sen Güneşteki bir mum ışığı gibisin ve Güneştesin, tamam mı? Güneşi oluşturan katrilyonlarca mumla birliktesin. Ve Güneş sensiz Güneş olmayacak. Mumlarından birisi eksik bir Güneş olacak. Böyle bir Güneş asla tam bir Güneş sayılmaz. Çünkü eskisi kadar parlak olamaz. Ve sorun şu: Katrilyonlarca Işığın arasında nasıl olacak da kendini Işık olarak fark edip ayırt edeceksin?

“Şey... Tanrı sensin. Bunu sen bilirsin.” dedi Küçük Ruh sevinçle.

Tanrı bir kez daha gülümsedi. “Ben zaten biliyorum. Sen kendini Işığın içinde Işık olarak göremediğin için seni karanlıkla kuşatacağız.

“Karanlık nedir?” diye sordu Küçük Ruh.

Tanrı yanıtladı, “Senin olmadığın şeydir.”

“Karanlıktan korkacak mıyım?” diye haykırdı Küçük Ruh.

“Sadece sen korkmak istersen. Sen korkulacak bir şey olduğuna karar vermezsen gerçekten de korkulacak hiçbirşey yoktur. Görüyorsun ya... Tüm bunları uyduruyoruz. Sanki karanlıklar varmış gibi yapıyoruz.”

Kendini daha iyi hissederek bir “oh” çekti Küçük Ruh.

Sonra Tanrı, birşeyi deneyimleyebilmeniz için o şeyin tam zıddının ortaya çıkacağını açıkladı. “Bu büyük bir hediyedir çünkü bu hediye olmazsa neyin neye benzediğini bilemezdiniz.” dedi Tanrı.

Soğuk olmasa sıcağı, aşağı olmasa yukarıyı, yavaş olmasa hızlıyı, sol olmasa sağı, burası olmasa orasını, geçmiş olmasa şimdiyi bilemezdiniz.

“Yani, karanlık etrafınızı sardığında yumruğunuzu sallayıp, sesinizi yükseltip karanlığa lanet okumayın. Öfkelenmeyin, karanlığın üstüne Işık olun. Böylece hem kendiniz hem de diğerleri sizin gerçekte ne olduğunuzu bilecek. Işığınız öyle bir parlasın ki sizin ne kadar özel olduğunuzu herkes anlasın!” diye buyurdu Tanrı.

“Yani diğerlerine ne kadar özel olduğumu göstermemin uygun olduğunu mu söylemek istiyorsun?” diye soru Küçük Ruh.

İnce bir gülümsemeyle, “Tabii ki, bu çok uygundur. Fakat unutma ‘özel’ ‘daha iyi’ demek değildir. Herkes kendi tarzıyla özeldir. Ama çoğu bunu unutmuştur. Kendinin özel olduğunu görebildiğinde diğerleri de kendilerinin özel olduğunu görebileceklerdir.

Küçük Ruh, dans edip neşeyle sıçrayıp gülerek, “Vay be, dilediğim kadar özel olabilirim” dedi.

Küçük Ruhla birlikte dans edip sıçrayıp gülen Tanrı, “Evet, buna şimdi başlayabilirsin. Özelin hangi parçası olmak istiyorsun?” dedi.

“Anlayamadım. Özelin hangi parçası mı?” diye tekrar etti Küçük Ruh.

“Işık olmak özel olmaktır ve özel olmanın birçok parçası vardır. Nazik olmak özeldir. Yumuşak başlı olmak özeldir. Yaratıcı olmak özeldir. Sabırlı olmak özeldir. Senin aklına özel olmak için başka yollar geliyor mu?” dedi Tanrı.

Küçük Ruh bir süre sessizce oturdu. “Özel olmanın bir çok yolunu düşünebilirim! Yardımsever olmak özeldir. Paylaşımcı olmak özeldir. Dostane olmak özeldir. Başkalarına karşı düşünceli olmak özeldir.” diye haykırdı Küçük Ruh.

“Evet, sen hemen şimdi bunların tamamı veya özelin seçtiğin herhangi bir parçası olabilirsin. Işık olmak budur.” diyerek onayladı Tanrı.

Küçük Ruh büyük bir heyecanla, “Ne olmak istediğimi biliyorum, ne olmak istediğimi biliyorum! Özelin ‘bağışlayıcılık’ olarak adlandırılan parçası olmak istiyorum. Bağışlayacı olmak özel değil midir?” diye seslendi.

Tanrı Küçük Ruh’u temin ederek, “Evet, bu çok özeldir.” dedi.

“Tamam. Benim olmak istediğim şey bu. Ben bağışlayıcı olmak istiyorum. Kendimi böyle deneyimlemek istiyorum.” dedi.

“İyi, ama bilmen gereken bir şey var.” dedi Tanrı.

Küçük Ruh sabırsızlanmaya başlamıştı. Aslında her zaman bir karışıklık varmış gibi görünüyordu. “Nedir?” diye içini çekti Küçük Ruh.

“Bağışlayacak hiç kimse yok.” dedi Tanrı.

Küçük Ruh söylenenlere güçlükle inanarak, “Hiç kimse mi?” dedi.

“Hiç kimse yok!” diye tekrarladı Tanrı. “Yarattığım herşey mükemmeldir. Tüm yaratılışta senden daha az mükemmel olan tek bir ruh yoktur. İstersen etrafına bakın.”

Sonra, büyük bir kalabalığın toplandığını fark etti Küçük Ruh. Uzaklardan ve her yönden -Evrenin her yerinden- Ruhlar gelmişti. Küçük Ruh’un Tanrı ile sıradışı bir konuşma yaptığı haberi yayılmıştı ve herkes konuşulanları duymak istiyordu.

Orada toplanan sayısız Ruha bakan Küçük Ruh, Tanrı’nın sözlerine katılmak zorunda kaldı. Hiçbirisi Küçük Ruh’tan daha az harika, daha az muhteşem, daha az mükemmel görünmüyordu. Toplanan Ruhlar öyle harikaydı, Işıkları öyle parlaktı ki Küçük Ruh onlara güçlükle bakabiliyordu.

“Şu durumda kimi bağışlayacaksın?” diye sordu Tanrı.

“Bu hiç kolay olmayacak. Kendimi Bağışlayıcı olarak deneyimlemek istemiştim. Özelin bu parçasının nasıl olduğunu bilmek istemiştim.”diye kendi kendine söylendi. Ve Küçük Ruh üzgünlüğün nasıl bir his olduğunu öğrendi.

Fakat sonra, bir Dostane Ruh kalabalığın önüne çıktı. “Kaygılanma Küçük Ruh, sana yardım edeceğim.” dedi.

“Yardım mı? diyerek ışıldadı Küçük Ruh. “Fakat ne yapabilirsin ki?”

“Sana bağışlayabileceğin birisini bulabilirim!”

“Bunu yapabilir misin?” diye sordu Küçük Ruh.

“Tabii ki, bir sonraki yaşamına girerim ve sana bağışlaman için birşeyler yaparım” dedi şakırcasına.

“Fakat niçin? Niçin bunu yapasın? Sen tam anlamıyla mükemmel bir varlıksın. Öyle bir hızda titreşiyorsun ki parlak ışığından dolayı sana güçlükle bakabiliyorum. Seni titreşimini bu kadar düşürüp, parlak ışığını karanlık ve ağır yapmaya iten şey nedir? Öyle hafifsin ki yıldızların üzerinde dans edebilirsin ve evrende düşünce hızında seyehat edebilirsin ama sen hangi sebeple benim hayatıma girmek ve kötü bir şey yapacak kadar ağırlaştırmak istiyorsun?

“Basit, bunu yaparım çünkü seni seviyorum.” dedi Dostane Ruh

Küçük Ruh bu cevaba şaşmış görünüyordu.

“Bu kadar şaşırma, sen de aynı şeyi benim için yaptın. Hatırlamıyor musun?” dedi. “ Sen ve ben çok kereler birlikte dans ettik. Eonlar boyunca, çağlarca dans ettik. Tüm zamanlarda ve birçok mekanlarda dans ettik. Sadece hatırlayamıyorsun.”

İkimiz Herşeyin Bütünüydük. Yukarısı ve aşağısıydık, sağı ve soluyduk, burası ve orasıydık, geçmişi ve şimdisiydik. Erkek ve dişiydik, iyi ve kötüydük, hem kurbandık hem kurban edendik.

“Nitekim, sen ve ben, çok kereler biraraya geldik; her birimiz diğerine Ne olduğumuzu Deneyimlemek ve İfade etmek için tam ve mükemmel fırsatlar sundu. Bir sonraki yaşamına gireceğim ve bu sefer ‘kötü olan’ olacağım. Gerçekten berbat bir şey yapacağım ve sonra sen Bağışlayıcı olarak kendini deneyimleyebileceksin.” diye ayrıntıları açıkladı.

Biraz tedirgin olarak “Fakat çok berbat olan ne yapabilirsin ki?” diye sordu Küçük Ruh. Dostane Ruh göz kırparak, “Bir şeyler düşünürüz.” dedi. Sonra Dostane Ruh ciddileşti ve kısık bir sesle, “Aslında bir konuda haklısın.” dedi. “Neymiş o ?” diye öğrenmek istedi Küçük Ruh. Pek hoş olmayan bu şeyi yapabilmek için titreşimimi gerçekten düşürmem ve çok ağırlaşmam gerekecek. Kendime hiç benzemeyen bir şeymişim gibi rol yapacağım. Ve buna karşılık senden tek bir iyilik isteyeceğim.

“Her ne istersen, her ne istersen!” diye bağırdı Küçük Ruh. Dans etmeye ve “Bağışlayabileceğim, bağışlayabileceğim!” diye şarkı söylemeye başladı. Sonradan Küçük Ruh, Dostane Ruh’un sessiz kaldığını fark etti. “Sorun nedir? Senin için ne yapabilirim? Benim için bunları yapmaya razı olan bir meleksin sen.” dedi. Tanrı, “Tabii ki bu Dostane Ruh bir melektir!” diye müdahale etti. “Herkes melektir! Her zaman hatırlayın: Ben meleklerden başka hiçbir şey göndermedim.” Böylece Küçük Ruh Dostane Ruh’un teklifini yerine getirmeyi hiçbir şeyi istemediği kadar çok istedi ve “Senin için ne yapabilirim?” diye tekrar sordu.

“Sana vurduğum ve şiddetli darbeler indirdiğimde, hayal edebileceğin en kötü şeyi sana yaptığımda, işte o anda...” diye yanıtladı Dostane Ruh. “Evet, evet...” diye sözü böldü Küçük Ruh. “Benim gerçekte kim olduğumu hatırla.” Dedi Dostane Ruh. “Hatırlayacağım. Söz veriyorum. Seni her zaman tam şimdi ve burada gördüğüm gibi hatırlayacağım!” dedi Küçük Ruh. “İyi. Çünkü rolümü oynamak için çok uğraşacağım, kendimi unutmuş olacağım. Ve sen beni gerçekte olduğum halimle hatırlamazsan ben de uzunca bir süre kendimi hatırlayamayabilirim. Ve kim olduğumu unutursam sen de kim olduğunu bile unutabilirsin. Ve her ikimiz de kayboluruz. Sonra başka bir Ruh’un gelip bize kim olduğumuzu hatırlatmasına ihtiyaç duyarız.” dedi Dostane Ruh. “Hayır, buna ihtiyaç duymayacağız! Ben seni hatırlayacağım. Bana bu hediyeyi -kendimi gerçekte olduğum gibi deneyimleme fırsatını- bana verdiğin için sana teşekkür edeceğim.” dedi Küçük Ruh.

Böylece anlaşma yapıldı. Ve Küçük Ruh, çok özel olmanın, Işık olmanın Bağışlayıcılığın bir parçası olmanın verdiği heyecanla yeni bir hayata doğru ilerledi. Küçük Ruh kendini Bağışlayıcılık olarak deneyimlemek ve bunu mümkün kılan tüm diğer Ruhlara teşekkür edebilmek için tedirginlikle bekledi. Ve bu yeni yaşamının her anında, yeni bir Ruh’un sahneye her çıkışında, bu yeni Ruh neşe de getirse hüzün de getirse – ki özellikle hüzün getirdiğinde- Küçük Ruh Tanrı’nın şu sözlerini düşündü:

“Her zaman hatırla. Size meleklerden başka hiç bir şey göndermedim.”
 


  •  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder