10 Nisan 2011 Pazar

KIrk gömleğin kırkınıda çıkarmak

Başlangıçta hayal kırıklığı vardı...
Sonrasında da...
Aşk ilişkisi sistematik olarak sevgilinizi kandırmak, hayal kırıklığına uğratmak, sevgiliniz tarafından kandırılmak ve sonrasında hayal kırıklığına uğramaktır. Çünkü artık herkes ideal sevgiliyi bulmak, kendisi de ideal sevgili olmak istiyor. Belki de bu nedenle estetik ve kozmetiğe beslenmeye harcanandan katbekat daha çok para harcanıyor.
Kadın için ideal erkek nedir? Dayanıklı, güvenilir, tuttuğunu koparan, başarılı, sorumluluk sahibi, zeki ve bağımsız. İyi bir dış görünüş, espri gücü ve karşısındakini kendiliğinden anlayabilen ve anlayış gösterebilen biri. Ya erkek için ideal kadın nasıl olmalı? Kadınsı çekiciliği, anne ve sevgili özelliklerini bir arada bulundurabilen, kendine güvenen. Kimseye eyvallahı olmayan, ama bir yandan da alttan almaya, sevgilisinin istek ve ihtiyaçlarını karşılamaya her daim hazır. Hangi normal insan bu kriterleri karşılayabilir?
Yine de kimse bu insanlık dışı ideal beklentisini sorgulamaya kalkmıyor. Bunun yerine ilk karşılaşmaların kandırmacasının yarattığı hayal kırıklıklığını atlatıp biraz olsun rahatlamaya çalışıyor. Çünkü herkes bir yandan da içten içe biliyor bu kadar yüksek beklentileri ne kendisinin ne de karşı tarafın karşılayamayacağını.
* * *
Birçok durumdaysa insanlar kendilerinden şüpheye düşüp geri çekiliyor ve yalnız kalmayı tercih ediyorlar. Kendi gerçek yüzümüzden emin olamadığımız için ardına saklandığımız maskeler nedeniyle insani bir karşılaşma gerçekleşmeden kalıyor. Çünkü herkes bu koşullar altında yaşanacak olanın tam bir hayal kırıklığı olduğunu biliyor. Modern hayatın bize hediyesi bu; yalnızlık.
Öte yandan herkes olduğu gibi kabul edilmek ve kendi olabilmek de istiyor. Hiç olmazsa yatak odasında ve sevgilinin kollarında. Evet âşık olabilmek ve birbirimizi idealize edebilmek için bu maskelere ihtiyacımız var. Ama asıl ihtiyacımız olan o mahrem, duygusal yakınlık. Bu nedenle başlangıçta birbirimizi ne kadar iyi kandırmış olsak da aşkın kırk gömleğini tek tek çıkarmaya, çırılçıplak bir karşılaşmaya hazır olmak zorundayız. Bizi dış dünyanın narsistik yaralanmalarından mutlak olarak koruyacak olan bu çünkü. En temel ihtiyacımız nasılsak öyle sevilmek ve sevildiğimizi bilmek.
* * *
Ama günlük hayatta böyle olmuyor. Çünkü başkalarının değerleriyle yaklaşıyoruz birbirimize. Âşık olduğumuz kişiyi her gün bir soğanı soyar gibi arındırıyoruz kendi ellerimizle giydirdiğimiz maskelerinden. Her çıkardığımız maskede sanki bizi kandıran karşımızdakiymiş gibi kızıp kırılıyoruz. O bizi kandırmamıştır oysa. Olsa olsa yeri gelmedi diye gizlemiştir bazı şeyleri. Tanıdığımızı sandığımız şeyin kişinin kendisi değil de, bizim ona yakıştırdığımız maskeler olduğunu unutuyoruz.
Bize yakıştırılan ya da takındığımız maskeler ne ifade ediyor peki bizim için? Biz o maskeler de değil miyiz biraz ve zamanla? Hayatımızın hiçbir döneminde maskelerin koruyuculuğundan bütünüyle vazgeçebilmemiz mümkün değil aslında. Hiçbirimiz maskelersiz yaşayamayız. Çünkü maskeler bizi yalnızca ruhsal yaralanmalardan korumakla kalmıyor. Hayat içinde farklı rolleri deneme olanağı da sağlıyor bize. Hayatın risk içeren olasılıklarını kimliğimize entegre etme olasılığını artırıyor. Örneğin kötü bir baba figürü bile olsa geçmişimizde ve bilmesek iyi bir baba nasıl olur, maskemizi takıp bunu çok iyi biliyormuş, yapabilirmiş gibi davranabiliyoruz maskeler sayesinde.
* * *
Eğer ideal âşık maskesi fethetmek amacıyla ötekini kandırmaksa, aslında var olmayan bir aşkı bulduğunu sanmak da kendini kandırmayı denemektir. Aşk ilişkisinin merkezi duygulardır. Çünkü en yakın olduğumuz, ama yaralanmaya en açık olduğumuz mekan da orasıdır. Her âşık hiç istemediği halde bir gün mutlaka tanışır hayal kırıklığı duygusuyla. Çünkü bütün doyurulmayan arzularımızın reenkarnasyonudur aşk ilişkisi. Özlemlerimizi büyük bir açlıkla yansıttığımız sevgilidir bizi en çok yaralayabilecek kişi.
Duyguların en büyük ihtiyacı maskelerdir bu nedenle. Hiç bitmeyen bir maskeli balo gibidir hayat. Yaşama sanatı da ötekinin maskelerini tanımak ve buna uygun yanıtı verebilmektir. İhtiyacımız olan emniyet ve güvenlik duygusu bütün maskelerin çıkarılabildiği o ender anlara muhtaçtır. Ama çoğunlukla yalnızca bir taraf çıkarmış olur maskelerini.
Aşk, kanmak ve hayal kırıklığına uğramaktır. Hayal kırıklığına uğrayan âşık çıplaklığından utanır. Altı yaşında küçük bir çocuğun azarlandığı anlarda baktığı gibi bakar karşısındakinin gözlerinin içine ve kaçmak dışında hiçbir olasılığının olmadığını görür.
Dr  Alper Hasanoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder